Papa’nın Türkiye’ye gelişine kısa bir süre kala ülkede garip bir sessizlik hâkim… Oysa sessizliğin ardında büyük bir fırtına kopmak üzere. Çünkü bu ziyaret bir dostluk ziyareti değil; bir tarihsel operasyonun başlangıcı. Hedef yalnızca Türkiye de değil; Asya’nın tamamı…

27 -30 Kasım’da Papa 14. Leo Türkiye’ye geliyor. Resmî açıklama “1. İznik Konsili’nin 1700. yıl kutlaması” diye sunuluyor. Ama bu ziyaretin gerçek anlamı, 25 yıl önce Vatikan’ın açıkça ilan ettiği üçüncü bin yıl misyonunun fiilen başlatılmasıdır.

Hatırlayalım…

24 Aralık 1999 gecesi, Papa 2. John Paul kameraların karşısına geçti ve şöyle dedi:

“Birinci bin yılda Avrupa’yı, ikinci bin yılda Amerika ve Afrika’yı Hristiyanlaştırdık. Üçüncü bin yılda Asya’yı Hristiyanlaştıracağız. Ve bu büyük adım Türkiye’den atılacaktır.”

O konuşma tesadüf değildi. Şimdi o planın en kritik aşamasındayız.

İznik neden “domino taşı” seçildi?

Çünkü 325’te burada toplanan konsil, bugünkü Hristiyanlığın temelini attı.

1200’e yakın farklı İncil’den sadece 4’ü kabul edildi; “İsa Tanrı’dır” doktrini burada resmîleştirildi, Katolik-Ortodoks ayrışması da burada başladı.

1700 yıl sonra aynı yerde, aynı gölün kıyısında, tarihte hiç uzlaşmamış iki mezhebin lideri Papa ile Fener Patriği Bartholomeos el ele verecek.

Bu görüntü “birlik ve barış” diye pazarlanacak bizlere. Gerçekte ise Asya’ya dönük dev bir misyonerlik seferberliğinin başlangıç ritüeli olacak.

FETÖ’nün dinler arası diyalog çalışmalarına hizmet ettiğini ve bu uğurda Asya’daki okullarda Hristiyanlığın yaygınlaştırılmasını da göz önünde bulundurursak tehlike örgütün dağılmasıyla bitmemiş demek ki. Bugün o planın devam düğmesine Papa’nın yapacağı ayinle tekrar İznik’te basılacağı artık aşikâr oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bartholomeos konuşursa Ruhban Okulu için her şeyi yapmaya hazırız” açıklaması Washington’da alkışlarla karşılanmıştı. Çünkü Heybeliada Ruhban Okulu yalnız bir okul değil; yüzyıllardır süren Vatikan–Fener pazarlığının anahtarı.

ABD’nin yıllardır “ekümeniklik” için bastırdığı bu konu, Papa’nın Türkiye ajandasının da merkezinde.

Papa 14. Leo’nun, İznik’te yapacağı ayine 15 bin kişinin katılması beklenirken “İznik artık bizim hac merkezimiz.” mesajını veriyorlar.

Ve bu tören sadece bir kutlama değil; üçüncü bin yılın misyonerlik seferberliğinin gong sesi.

Çünkü ortak bir hedefleri var: Asya’nın Hristiyanlaştırılması.

Ve ilk adımı Türkiye’den atmak.

HEM JEOPOLİTİK HEM TEOLOJİK BİR MEYDAN OKUMA

Papa 14. Leo daha gelmeden “In Unitate Fidei” adlı Apostolik Mektup yayınladı.

Mektubun satır araları çok düşündürücü ve çok ürkütücü.

“Kilise’yi yeniden birleştirme”

“Tek Tanrı, tek din, tek vaftiz”

“Havarilik yolculuğu”

“İman ikrarını tazeleme”

“İznik’in 1700. yılı ilahi bir tesadüf”

Tesadüf mü?

Asla!

Bu coğrafyada tesadüf diye bir şeyin olmadığını yaşadığımız acı tecrübelerle çoktan öğrendik.

Bu mektup, “Tek Dünya Dini” söyleminin en net ifadesi.

Küresel bir dini-siyasi düzenin ayak sesi.

Peki Diyanet ne yapıyor? Ülkenin yetkilileri neden sessiz?

Bu sessizlik kabul edilebilir mi?

Bu ziyaret teolojik olduğu kadar jeopolitik bir hamledir.

Neden göz yumuluyor; neden susuluyor, neden bu ayine izin veriliyor?

FENER PATRİKHANESİ NE İSTİYOR?

Bartholomeos’un hayalinin İstanbul’u yeniden Konstantinopolis yapmak olduğunu bilmeyen yok. CFR’de “Ekümenik ve Yeni Roma Başpiskoposu” olarak ağırlandı.

Bu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırı.

Bartholomeos Yunan Kathimerini’ye verdiği röportajda Papa’dan iki şey istemiş:

-Ekümenik Patrikhanenin tüzel kişiliği

-Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması

Yani İstanbul’da yeni bir Vatikan düzeni mi kurulacak?

Misyonerlik faaliyetleri Türkye’de tam gaz devam ediyor. Sosyal medya, kültürel fonlar, STK’lar, düşünce kuruluşları, dernekler, vakıflar gençlerin zihni hedef alınmış durumda. Z kuşağı ve sonrası, sosyal medya bombardımanı altında en savunmasız kesim.

Papa’nın Demre, Efes, İzmir ve Trabzon ziyaretlerinin hepsi erken Hristiyanlık merkezleri.

Amaç çok açık: Anadolu’nun dinsel hafızasını yeniden şekillendirmek.

KAPALI KAZILARDA BULUNAN METİNLER

İznik ve Bolu çevresindeki kapalı kazılar yapıldı.

Buluntu açıklaması yok.

“Altın-gümüş değil, belgeler inceleniyor” deniyor.

Acaba orijinal İncil sayfaları mı bulundu?

Eğer Türkiye’nin elinde Hz.İsa’nın gerçek sözleri varsa Vatikan’ın 1700 yıllık öğretisi çöker.

Papa’nın son günlerdeki Türkiye ile yürüttüğü yumuşak diplomasisinin bir nedeni bu olabilir mi?

Neden olmasın.

TEHLİKE ÇOK BÜYÜK

Vatikan’ı sadece dini bir yapı sananlar büyük yanılır.

Yeraltı tünellerinden gizli arşivlere, Kabal ortaklıklarından küresel istihbarata uzanan dev bir ağ…

CERN, nötrino projeleri, Palantir…Hepsi birbiriyle bağlantılı.

Mottoları; “Küresel Hükümetin zamanı geldi.”

Papa 14. Leo’nun hedefi sadece Türkiye değil; Tanrı Krallığı adı altında yeni tek dünya düzeni.

PEKİ BİZ NE YAPIYORUZ?

Turizm canlanır mı diye düşünüyoruz.

Bu bir turistik gezi mi?

Hayır.

Bu bir tarihsel meydan okuma.

Papa Türkiye’ye gelmeden önce mektubunda “Havarilik yolculuğuna başlıyorum” diyor.

Yani; “Dinimi yaymaya geliyorum.” Diyor.

Peki Diyanet ne diyor? Diyanet yetkilileri şimdi konuşmayacaksa ne zaman konuşacak?

Sorsak ‘biz emir kuluyuz’ derler; lütfen bir kez Allah’ın kulu olduğunuzu hatırlayın ve

Tevbe Suresi 30. Ayeti haykırın Papa’nın yüzüne:

"Yahudiler: "Uzeyr, Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih, Allah'ın oğludur." dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkâr edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da yüz geri çeviriyorlar!" Tevbe / 30

ASYA’YA DOĞRU BÜYÜK BİR HAMLE BAŞLIYOR

Bizler suni gündemlerle meşgul edilirken Asya’nın 3. Bin yılda Hristiyanlaştırması projesinin ilk adımı Türkiye’den atılmak üzere.

İznik’te yapılacak ayinde Türk devletleri üzerinden bütün Asya’ya “Biz geri döndük” mesajı verilecek.

500 yıldır hiçbir Türk devleti, bu topraklarda “İsa Tanrı’dır” diyen bir ayine resmî izin vermedi.

Şimdi aynı ayin, devlet protokolüyle, dünya medyasının gözü önünde yapılacak. Bu, sadece bir dinî tören değil, jeopolitik ve jeoteolojik bir meydan okumadır.

İznik Gölü’nün suları yine dalgalanıyor.

Bu kez dalgaların altında yatan sadece bir bazilika değil, bütün bir medeniyetin geleceği var.

Diyanet mışıl mışıl uyusa da bizler uyanmak zorundayız, gerçekleri haykırmak zorundayız.

Tehlike kapımızda.

Hem de en kutsal kılığında…