Kültürel miras… Bir milletin belleği, kökü, hafızasıdır. Dilden dile, elden ele, kuşaktan kuşağa taşınan bu büyük miras; sadece korumayı değil, onu bugünün ruhuna uygun bir biçimde yaşatmayı ve yarına anlamla aktarmayı da gerektirir. İşte tam da bu noktada, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi’nin ortaya koyduğu yaklaşım dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürü Taha Enes Şener ile yaptığı görüşme; sadece bir istişare buluşması değil, kültür politikalarının sahaya yansıması açısından da güçlü bir adımdı. Görüşmede, somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarının desteklenmesi, bakanlıklar arası iş birliği alanlarının geliştirilmesi ve Türkiye Yüzyılı vizyonunun kültürel boyutu ele alındı.
Selim Terzi bu vizyonu bir slogandan öte, yol gösterici bir ilke olarak sahipleniyor. Gerek yaklaşımı, gerekse sahadaki görünürlüğüyle klasik bürokrasi tanımının dışına çıkan bir isim. Görevine yalnızca masa başından değil; kültürle iç içe, aktörleriyle yan yana, yerinden dokunarak anlam katıyor. Onda, geçmişe duyulan sevgi ile geleceğe duyulan sorumluluk iç içe geçmiş durumda.
Görüşme sonrasında yaptığı paylaşımda da bu yaklaşım net şekilde hissediliyordu. Kültürel mirasın korunması, yaşatılması ve geleceğe taşınması için kurumlar arası güçlü bir iş birliğinin ne kadar gerekli olduğuna vurgu yaptı. Bu bakış açısı, kültür yönetiminde vizyon sahibi olmanın ne demek olduğunu gösteriyor.
Bugün Anadolu’nun dört bir yanında yaşatılmaya çalışılan el sanatları, sözlü gelenekler, ritüeller; ancak bu tür somut adımlarla görünür ve sürdürülebilir hale gelebilir. Bu noktada, Terzi’nin kendine has tarzı, yereli önemseyen duruşu ve sakin ama etkili çabası ayrı bir yerde duruyor. Göz önünde olmadan, gösterişten uzak ama fark yaratan bir yönetim anlayışı sergiliyor.
Kültür bir milletin aynasıdır. Aynaya özen göstermeyen toplum, zamanla silikleşir. Bu yüzden bugün atılan bu tür adımlar, sadece bir proje değil; ortak kimliğe vurulmuş bir mühürdür. Hele ki bu mühür, bilgiyle, samimiyetle ve derin bir kültür sezgisiyle atılıyorsa… İşte o zaman anlamı daha da büyür.
Bu görüşme vesilesiyle gösterilen yön ve kararlılık, kültürel mirasımızın yalnızca korunmakla kalmayıp, ülkenin ortak hafızasında daha görünür ve yaşanır kılınacağının da habercisiydi.
Selim Terzi, görevini bir unvanın ötesinde, kültüre duyduğu içten inanç ve sorumlulukla sürdürüyor. Sessiz ama etkili çabası, bu toprakların birikimini geleceğe taşımakta en az sanatçılar kadar kıymetli bir rol oynuyor.
Mukadder ben; Kültürel mirasın omuzlarında yükseldiği böylesi isimlere, yalnızca teşekkür etmenin yeterli olmadığını; onların izinden gitmenin ve bu değerli emeği çoğaltmanın hepimizin sorumluluğu olduğunu düşünen...
Sevgilerimle...