Zaman, her şeyi silip süpürmekle meşhur olsa da bazı anlar, milletlerin hafızasında sarsılmaz bir yer edinir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz 2016 gecesi de işte böyle bir andı.

Aradan tam dokuz yıl geçti.

Ancak o gece yaşananlar, dökülen kanlar, verilen mücadele, milyonların meydanlarda yazdığı destan hâlâ dün gibi akıllarda.

Çünkü bu bir darbeye direnişin, bu bir milletin iradesine sahip çıkmasının, bu bir vatan sevgisinin tarihidir.

251 vatandaşımız şehit oldu.

2.734 kişi ise gazi oldu.

Bu kahramanlar, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde adlarını tarihe altın harflerle yazdırdı. Her biri, milletin iradesine sahip çıkmak için gözünü kırpmadan canını ortaya koydu. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize minnet borçluyuz.

Hainliğin Gecesi

15 Temmuz 2016 gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmış FETÖ mensubu hain bir grup, milletin silahını yine millete çevirdi. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde tanklar sokaklara çıktı, savaş uçakları TBMM’yi ve kamu binalarını bombaladı. TRT ekranlarına zorla bildiriler okutuldu, köprüler tutuldu, Genelkurmay Başkanı rehin alındı. Hedef açıktı: Halkın iradesine, demokrasisine, meclisine, özgürlüğüne el koymak.

Ancak bir şeyi hesaba katmamışlardı: Bu milletin alnı açık, başı dik, iradesi sağlamdı.

Direnişin ve Dirilişin Gecesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla milyonlar sokaklara döküldü. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği, sağcısı, solcusu, partilisi, partisizi... O gece herkes “önce vatan” dedi. Tankların önüne yatanlar, kurşunlara göğsünü siper edenler, tekbirlerle, dualarla, sloganlarla meydanları dolduranlar...

Türk halkı, dünyaya şunu bir kez daha gösterdi: Bu topraklarda milletin iradesi dışında hiçbir güç muktedir olamaz. Darbeye karşı göğsünü siper eden 251 şehidimiz, binlerce gazimiz bu duruşun ve direnişin en onurlu nişanıdır.

15 Temmuz sadece bir darbe girişimi değildir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin iç ve dış tehditlere karşı ne kadar sağlam temellere dayandığını, milletin nasıl bir şuurla kenetlenebileceğini de gösteren tarihi bir dönüm noktasıdır.

Bu olay bize;

Demokrasiye sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu,

Devlet kurumlarının liyakatle ve şeffaflıkla yönetilmesi gerektiğini,

Eğitim, adalet, güvenlik ve istihbarat gibi temel alanlarda ne denli dikkatli olunması gerektiğini,

Dini istismar eden yapılara karşı nasıl teyakkuzda durulması gerektiğini,

“Birlikte Türkiye” olmanın değerini bir kez daha öğretti.

Geçmişle Yüzleşmek, Geleceği İnşa Etmektir

Her 15 Temmuz geldiğinde, ekranlarda o karanlık gecenin görüntülerini izlemek acı verse de hafızalarımızı taze tutmak zorundayız. Çünkü unutan, tekrar eder. Çünkü unutmak, ihaneti meşrulaştırmaktır. Çünkü şehitlerimizin emaneti olan bu cumhuriyet, ancak onları hatırlayarak yaşatılır.

Bugün 15 Temmuz’un 9. yılındayız.

Evet, kolay değil. Ama unutmuyoruz.

Çünkü 15 Temmuz bir hafıza değil, bir uyarıdır.

Çünkü o gece gösterilen direniş, bir neslin onurudur.

Çünkü o gece yazılan destan, bu milletin alnındaki en parlak yazıdır.

Aynı Oyuna Düşmeyeceğiz

15 Temmuz’un üzerinden yıllar geçse de, FETÖ benzeri yapılara karşı dikkat elden bırakılmamalı. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden her türlü oluşuma karşı mücadele sürmeli. Demokrasi, sadece sandık değil; hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve kurumların şeffaflığı ile anlamlı hale gelir.

Bu yüzden 15 Temmuz’un yıldönümleri sadece anma değil, aynı zamanda yeniden düşünme, değerlendirme ve sorumluluk alma günleri olmalıdır.

15 Temmuz, bir halkın kendi kaderine sahip çıktığı gündür. Bu millete, onun dirayetli evlatlarına, sokaklarda demokrasi nöbeti tutan analara, canını siper eden gençlere selam olsun. Bu topraklarda bir daha kimse “milletin iradesi”ne göz dikmeye cesaret edemeyecek. Çünkü artık bir 15 Temmuz bilinci var.

Unutmadık. Unutturmayacağız.