Hamamönü Kabakçı Konağı’nda gerçekleşen “Kültür Sanat Sohbetleri”nin ilk buluşmasında Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ile kültür, sanat, tarih, emek ve insana dair samimi bir yolculuğa çıktık. Bu sohbet, bir ilçenin dönüşümünü rakamlarla değil, ruhuyla anlatıyordu.

Bazı mekânlar vardır; içine girildiğinde zaman yavaşlar. Duvarları konuşur, tavanları hatırlar, pencereleri geçmişle bugünü aynı anda gösterir. Hamamönü Kabakçı Konağı, işte böyle bir yer. Kültür Sanat Muhabirleri Derneği olarak hayata geçirdiğimiz “Kültür Sanat Sohbetleri” programımızın ilk buluşmasını, Altındağ Belediyesinin ev sahipliğinde bu tarihî mekânda gerçekleştirdik. İlk konuğumuz ise Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki oldu.

Kültür sanat muhabiri arkadaşlarımızdan oluşan nitelikli bir katılımla yapılan program, Dernek Başkanımız İbrahim Gökdemir’in açılış hitabıyla başladı. Ardından sözü alan Veysel Tiryaki, resmi sunumların soğukluğundan uzak, samimi bir sohbet diliyle Altındağ’ın hikâyesini anlatmaya başladı. Sorularımızı içtenlikle, sakınmadan ve çoğu zaman bir hatırayı paylaşır gibi yanıtladı.

“Başkent Altındağ’dır” dedi. Kıymetli Başkan Tiryaki, her zamanki gibi bu cümle, yalnızca iddialı bir söz değil; Roma dönemine uzanan bir tarihin, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında atılan adımların ve yıllar süren ihmalin ardından gelen emeğin özeti gibiydi. 1948’de başlayan gecekondulaşmanın Altındağ’ın kaderini nasıl etkilediğini anlattı. 2004 öncesinde Hamamönü’nden geçmenin bile zor olduğu günleri hatırlattı ve ekledi: “Çok şükür, bugün Altındağ bambaşka bir yerde.”

Altındağ Belediyesinin her mahallede kadınlara yönelik açtığı kültür merkezleri, düzenlenen kurslar ve sosyal projeler, ilçenin dönüşümünde önemli bir rol üstlenmiş durumda. Ulucanlar Cezaevi’nin çok sınırlı bir bütçeyle restore edilmesine rağmen bugün Türkiye’nin en çok ziyaret edilen özel müzesi olması, bu dönüşümün en somut örneklerinden biri. Ayda yaklaşık 50 bin ziyaretçi ağırlayan Ulucanlar, artık yalnızca bir müze değil; hafızayla yüzleşilen canlı bir mekân.

İlçeye kazandırılan Sanat Sokağı, çocukların kültür ve sanatla iç içe büyümesi için yürütülen çalışmalar ve kadınların sanata gösterdiği ilgi, Altındağ’ın sosyal dokusunun nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Tiryaki’nin, “Ankara’da en çok tiyatroya ve sinemaya giden kadın Altındağ’dadır desem inanmazsınız” sözleri, istatistikten çok bir sosyolojik gerçeğe işaret ediyordu.

Borçlu bir belediye devraldıklarını açık yüreklilikle dile getiren Başkan Tiryaki, mali disiplin sayesinde kısa sürede bu tabloyu tersine çevirdiklerini anlattı. Ardından, Altındağ’da hayata geçirilecek önemli bir projeyi paylaştı: Ankara’da Sokak Hayvanları Yaşam ve Rehabilitasyon Merkezi. Klasik barınak anlayışından tamamen farklı olacak bu alan için, “Hayvanlar açık, doğal ve lüks bir ortamda yaşayacak. Sokakta gezer gibi gezecekler, kapalı alanlar da olacak. Birkaç ay sonra burayı açacağız” dedi. Bu cümleler, yalnızca bir proje tanımı değil, hayata bakışın da ifadesiydi.

Öğrenciler için başlatılacak ücretsiz ring uygulaması ise sohbetin bir başka önemli başlığıydı. Büyükşehir Belediyesinin Altındağ’daki güzergâhları üzerinde, servise ödeme gücü olmayan öğrenciler için dört otobüsle ücretsiz ulaşım desteği sağlanacağını açıklayan Tiryaki, bu uygulamanın sosyal adalet anlayışının bir parçası olduğunu vurguladı.

Soru-cevap bölümünde kültür sanat muhabirlerinin sorularını içtenlikle yanıtlayan Başkan Tiryaki, Altındağ Belediyesi’nin düzenlediği Ankara içi ve şehir dışı geziler, sinema ve tiyatro etkinliklerinin siyaseten yapılmadığını özellikle belirtti. “Siyaseten yapsaydık bir defa yapar, sonra bırakırdık. Biz bunları inanarak yaptık. 20 yıldır buradayız. Vatandaş da çocuklar da bunun farkında. Allah emeği karşılıksız bırakmaz” sözleri, salonda derin bir karşılık buldu.

Sohbetin en samimi anlarından biri ise Tiryaki’nin gazetecilik hayaline dair anlattıklarıydı. Üniversiteye gazeteci olma hayaliyle gittiğini, kaymakamlık yaptığı dönemlerde gazete çıkardığını, başyazıları kendisinin kaleme aldığını ve attığı manşetlerin bugün dahi birçok yöneticinin cesaret edemeyeceği manşetler olduğunu anlattı. “Gazeteci olamadım ama gazeteciliğin ne demek olduğunu hep bildim” cümlesi, kültür sanat muhabirlerine verilen içten bir selam gibiydi.

Bu güzel buluşmanın arka planında emeği ve zarafetiyle katkı sunan isimleri anmadan geçemeyeceğim. Altındağ Belediyesinde bizleri bu kıymetli programda son derece nazik bir ev sahipliğiyle ağırlayan Başkan Yardımcısı Ahu Özyakup ile Basın Yayın Müdürü Gözde Baytürk, hanımefendiler güler yüzleri, samimiyetleri ve içten misafirperverlikleriyle sohbetin ruhunu daha da güzelleştirdiler. Kendilerine, bu zarif ev sahiplikleri için teşekkürü bir borç bilirim.

Hamamönü Kabakçı Konağı’ndaki bu buluşma, bir söyleşinin ötesine geçti. Kültürle, sanatla, emekle ve inançla bir ilçenin nasıl ayağa kalkabileceğini gösteren güçlü bir tanıklığa dönüştü.

Mukadder ben; Altındağ’da anlatılan hikâyenin, yalnızca bir belediyecilik hikâyesi değil; insanı merkeze alan, sabırla örülmüş bir yolculuğun hikâyesi olduğunu düşünen....

Sevgilerimle...