Bugün sahaya indiğinizde, en çok sıkıntı yaşayan sektörlerin başında imalat ve tekstil geliyor.
Maliyetlerin artması, döviz kurunun baskılanması ve yüksek faiz oranları, özellikle ihracat yapan firmaları derinden etkiliyor.
Yaklaşık beş ay önce Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ne yaptığım bir ziyarette, bir fabrikatör bana 20 bin metrekarelik üretim alanını kapatmak zorunda kaldığını, yerini de kira verdiğini söylemişti. Nedeni açık: Yüksek faiz, düşük kur ve artan girdi maliyetleriyle rekabet edememek.
Gerçekten de fiyatlar yüksek. İmalat sektörü ciddi sıkıntılar içinde.
Market zincirleri başta olmak üzere pandemi sonrasında enflasyonun yükselmesinde en etkili aktörlerden biri perakende sektörüdür.
Bugün sanayicinin, üreticinin ve vatandaşın gündeminde hep aynı başlıklar var:
Yüksek kiralar, artan maliyetler, krediye
ulaşamama ve yüksek faiz yükü.
Peki çözüm nedir?
Dünya altın fiyatlarının yükseldiği, mevduat faizlerinin rekor seviyelere çıktığı bir dönemde sanayici nefes almakta zorlanıyor.
Altının bir yılda %93 getiri sağlaması bile, üretim yerine birikim ve tasarrufun tercih edildiği bir tabloyu gösteriyor.
Bu durum, 1000 kişiyi istihdam eden bir sanayicinin rekabet gücünü ciddi şekilde zayıflatıyor.
Ancak şunu da belirtmek gerekir:
Enflasyonla mücadele eden, tüketim dengesini yeniden kurmaya çalışan ve milli gelirde artışı hedefleyen bir hükümet programı da yürürlükte.
Doların kontrollü şekilde tutulması bazı sektörlerde zarara yol açsa da, kurun serbest bırakılması enflasyonun yeniden patlaması anlamına gelir.
Türkiye’nin bu süreçte yeni kaynak arayışını sürdürmesi ve yatırımı destekleyecek politikaları devreye alması şarttır.
Benim öngörüm; yılbaşından itibaren faiz oranlarında kademeli düşüş yaşanacağı, doların ise kontrollü bir şekilde değer kazanarak piyasa dengesine oturacağı yönünde.
Özellikle faizlerin gerilemesiyle inşaat ve üretim sektörlerinde yeniden bir hareketlilik başlayacaktır.
Zaten hükümetin enflasyonla mücadele programında da iyileşmenin 2026’nın ilk çeyreğinde belirginleşeceği ifade edilmişti.
Aksi bir senaryoyu düşünmek istemem; zira herkes siyasi tartışmaları konuşurken, halkın esas gündemi ekonomik zorluklar ve mutfaktaki yangındır.
Unutmayalım, bu ülkede “tencere” çoğu zaman hükümetleri değiştiren güç olmuştur.
Vatandaşların ayrıca bize sık sık ilettiği bir diğer konu da cezai yaptırımlar ve geçiş ücretleri.
Trafik cezaları, otoyol ve köprü geçiş ücretleri, icralar… Halk bu alanlarda da makul bir düzenleme ve kolaylık bekliyor.
Ekonomide zor bir dönemden geçiyoruz, evet.
Ama dengelenme süreci tamamlandığında, güzel günlerin yakın olduğunu bilmek ve buna inanmak gerek.
Türkiye üretimden, alın terinden ve umuttan vazgeçmeyecek.