Son günlerde ardı ardına gelen orman yangını haberleri, sadece doğamızı değil, geleceğimizi de tehdit ediyor. Alevlerin kıyısında çaresizce izlediğimiz o kahredici görüntüler; yeşilin yerini külün, hayatın yerini felaketin aldığı anlar, hepimizin yüreğinde derin yaralar açıyor.

Ormanlarımız, sadece ağaçların ve canlıların barınağı değil; temiz havanın, suyun, toprağın ve iklim dengesinin kaynağıdır. Doğanın kalbi, biz insanların hayat damarlarıdır. Ancak bu paha biçilmez zenginliği korumak, sadece ilgili kurum ve kuruluşların görevi değildir. Onlar yangına müdahalede uzmanlaşmış olsa da; önlemenin, bilinçli hareket etmenin ve doğayla barışık yaşamın sorumluluğu hepimizin omuzlarındadır.

Yangın haberleri peş peşe geldiğinde çoğumuzun yüreği burkulur, belki kısa süreli gündemimize gelir. Ama unutulmamalıdır ki, orman yangınlarının önlenmesi, söndürülmesi kadar önemlidir. Yangının başlamaması için alınacak küçük önlemler, dikkatsizliğin önüne geçmek, bilinçli davranmak; ormanlarımızın, canlı hayatının ve dolayısıyla insanlığın geleceğini kurtarır.

Orman yangınları sadece doğaya verilen bir zarar değildir; aynı zamanda ekonomimize büyük darbeler vurur. Tarım alanları, turizm bölgeleri, hatta yerleşim yerleri etkilenir; binlerce insanın geçim kaynağı sekteye uğrar. Ekolojik denge bozulduğunda, toprağın verimliliği azalır, canlı türleri yok olur, iklim krizinin etkileri artar. Bu zincirleme etkiler, hepimizi gelecekte daha büyük risklerle karşı karşıya bırakır.

Bu vicdani sorumluluğu kavramak, kişisel farkındalığı artırmak demektir. Evimizde, piknik alanlarında, tarlalarımızda, orman çevresinde ateşle oynarken iki kere düşünmek, yangın riskini unutmamak demektir. Kimi zaman bilinçsizce atılan bir izmarit, kimi zaman denetimsiz bırakılan bir küçük ateş; ağaçları, kuşları, canlıları yok eden büyük felaketlere dönüşebilir.

Toplum olarak hepimiz daha duyarlı olmak zorundayız. Doğa bize emanet edilmiş en büyük mirastır. Bu emaneti korumak; sadece devletin, itfaiyenin veya orman teşkilatının görevi değil, aynı zamanda her bireyin, her ailenin, her kurumun ortak sorumluluğudur. Bu nedenle bilinçlendirme kampanyaları ve eğitimlerin yaygınlaşması büyük önem taşır. Her bireyin, doğa dostu davranışları benimsemesi için toplumun her kesiminde farkındalık artırılmalıdır.

Unutmayalım; her ağaç, her yeşil alan, her orman; nefes aldığımız dünya için bir varedir. Onu korumak vicdani bir görevdir. Ve bu görevi yerine getirirken göstermemiz gereken en önemli erdem; duyarlılık ve bilinçtir.

Günlük hayatımızda alabileceğimiz küçük ama etkili önlemler vardır. Örneğin, açık alanlarda ateş yakmaktan kaçınmak, ormanlık bölgelerde sigarayı dikkatli şekilde söndürmek, araçlarımızın egzoz ve fren sistemlerini düzenli kontrol ettirmek gibi. Bu basit adımlar, büyük yangınların önüne geçebilir.

Gelin, ormanlarımızın alevler içinde yok oluşuna sessiz kalmayalım. Her birimizin alacağı küçük ama kararlı önlemler, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmanın anahtarıdır.

Ormanlarımız yanmasın, yüreğimiz sönmesin.

Doğa, insanın kendisiyle en samimi konuştuğu, ruhunu dinlendirdiği bir yerdir. Ağaçların fısıldadığı, yaprakların dans ettiği, kuşların şarkı söylediği ormanlar; yalnızca birer ekosistem değil, yaşamın kendisidir. Onlar yitip gittiğinde, sadece bir coğrafya değil, insanlık da biraz daha yoksullaşır.

Yangının korkunç sesi, çığlığı kadar, o sessiz kül dumanının yükselişi de insana ağır gelir. Bu sessizliği, ancak vicdanımızın derinliklerinde yankılanan pişmanlık ve kayıp hissi doldurabilir.

Her yangın, doğaya verilen bir yara, toprağa yazılan bir ağıttır. Ve her ağıt, bize geleceğe karşı duyarsız kalamayacağımızı hatırlatır. Sorumluluk sadece ön cephede yangınla mücadele edenlerin değil; her birimizin kalbinde, davranışlarımızda, hayat tercihlerimizde başlamalıdır.

Bilinç ve dikkat, toplumun en güçlü yangın söndürücüsüdür. Küçük bir ihmalin, telafisi olmayan büyük felaketlere dönüşebileceği bilinciyle hareket etmek; vicdanımızın, insanlığımızın gereğidir.

Bir çocuk gökyüzüne baktığında, dallar arasında hayal kurabildiği bir dünya kalsın isteyelim. Ve bir yetişkin olarak elimizi taşın altına koyalım. Ağaçlar sadece oksijen değil, hayaller de üretir.”

Mukadder ben; korumak sevmektir; sevmekse eyleme geçmektir diyen. Her birimizin duyarlılığının ve küçük adımlarımızın ormanlarımızı dolayısıyla hayatı koruyan; büyük zincirin halkaları olduğuna inanan...

Sevgilerimle...