Tarihin akışı bazı günlerde yön değiştirir. 19 Mayıs 1919, işte o eşsiz dönüm noktalarından biridir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul’dan yola çıkıp Samsun’a ayak bastığı bu tarih, sadece bir yolculuğun değil, aynı zamanda bir milletin kaderinin değiştiği anın adıdır. “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek yola çıkan bir liderin ve onun inancını paylaşan bir halkın yazdığı destanın başlangıcıdır 19 Mayıs.
Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile Galata Rıhtımı’ndan başlayan yolculuğu, sadece bir coğrafyadan diğerine geçiş değildi. Bu yolculuk, karanlıktan aydınlığa, esaretten bağımsızlığa, umutsuzluktan direnişe giden bir inanç yoluydu. Samsun’a varıldığında, şehir İngiliz işgali altındaydı. Sokaklar Pontusçularla doluydu. Halk, çaresizlik içinde kıvranıyordu. Ama Atatürk için bu tablo bir son değil, yeni bir başlangıcın habercisiydi.
Bugün müze olarak ziyaret ettiğimiz Hıntıka Palas’ta kaldığı günlerde, Atatürk uyuyamıyordu. Tıpkı Bandırma Vapuru’ndaki uykusuz gecelerde olduğu gibi, burada da aklında sadece milletin kurtuluşu vardı. Karanlık günlerin sona ereceği bir Türkiye’yi hayal ediyordu. Ve bu hayalini Samsun’da bir kıvılcım gibi yaktı. O kıvılcım, kısa sürede bütün Anadolu’yu sardı.
19 Mayıs, bu yüzden yalnızca bir tarih değil; bir irade, bir inanç ve bir çağrıdır. Bu çağrıyı en iyi anlayan ve taşıyacak olan ise gençliktir. Ulu Önder, bu nedenle 19 Mayıs’ı “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak Türk gençliğine armağan etti. Gençliği, yalnızca bir yaş grubu olarak değil, yenilikçi düşüncenin, cesaretin, direnişin ve umut dolu yarınların temsilcisi olarak gördü. “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir,” diyen Atatürk için gençlik, bir milletin kaderini belirleyecek en büyük güçtü.
Atatürk’ün Nutuk’ta kaleme aldığı gibi, Samsun’a çıktığında ülkenin durumu içler acısıydı. Ancak o, umutsuzlukla değil, kararlılıkla yürüdü. Çünkü milletine inanıyordu. Çünkü halkın ayağa kalkacak gücü olduğuna emindi. Ve çünkü bu millet, en zor anlarında bile birlik olmayı bilen bir milletti.
Bugün 19 Mayıs’ı kutlarken, sadece bir bayram değil; bir emaneti, bir ideali, bir mücadeleyi yaşatıyoruz. Atatürk’ün “Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler, bir gün memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok mesudum” sözleri hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor. Bu sözler, gençliğe duyduğu sonsuz güvenin, onların omzuna yüklediği büyük sorumluluğun açık bir ifadesidir.
Cumhuriyet’in hangi zorluklarla kurulduğunu unutmadan, 19 Mayıs’ları Atatürk’ün emanetine sahip çıkarak kutlamalıyız. Çünkü Atatürk’ü görmek demek, sadece onun yüzünü görmek değildir. O’nun fikirlerini anlamak, duygularını hissetmek, taşıdığı vizyonu yaşatmak hepimizin görevidir.
Bugün, özgürce aldığımız her nefeste, gökyüzünde gururla dalgalanan bayrağımızda, gençlerin yüreklerinde filizlenen umutlarda 106 yıl önce Samsun’da atılan o ilk adımın izleri vardır. O adımı atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşları, yalnızca bir milletin kaderini değil, geleceğini de değiştirmiştir.
Onları sadece tarihten birer isim olarak değil, taşıdıkları inançla, kararlılıkla ve millet sevgisiyle anmalıyız...
Mukadder ben; bu topraklara bağımsızlığın, onurun ve özgürlüğün adını yazan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını, kalbimin en derininden gelen bir duyguyla; saygı, rahmet ve sonsuz minnetle anan...
Ruhları şad, emanetleri daim olsun dileğinde bulunan.
Sevgilerimle...